Bilgili Huysuz Amca

Bilgili Huysuz Amca

Şevki Bey meslek hayatında önemli mevkilere gelmişti. Sonrasında bilgisi ve yetkinliği nedeniyle danışmanlık vererek beş altı yıl daha devam etmişti. Disiplinli, bilgili bir adamdı. Artık emekliydi ve iş hayatından ayrılalı çok olmuştu.

Havalar ısınmaya başlayınca her sene olduğu gibi yazlığına gidiyordu. Orada vakit geçirmeyi seviyordu. Temiz havası ve denizi onun için yeterliydi.

Yazlığında güzel günler geçirmek istiyordu. Kendine göre her zaman bir programı vardı. Sabah tam altıda kalkıp yürüyüşe çıkıyordu. Taş fırının olduğu yere kadar yürüyor. Sonra aynı yolu geri geliyordu. Bazen akran arkadaşlarıyla bazen de tek başına yürüyordu.

Kahvaltıyı etmeden havlusunu alıp yürüyerek sahile gidiyordu. Denizde yüzdükten sonra yürüyerek geri geliyordu. Evin yolunu tutturmuşken etraftaki meyve ağaçlarından bir avuç dolusu meyve topluyordu. Yolda karşılaştığı tanıdıklara da birer adet ikram ediyordu. Sağlıklı besleniyordu. Tabağına koyduğu yiyecek miktarı belliydi. Her çarşamba akşamı balık yer. Belli bir saatte sofradan kalkardı. Akşamları da komşular birbirlerine gider kâğıt, tavla oynarlardı. Adeta yemek sonrası ritüeli halini almıştı.

Kırk yıllık siteydi. Zaman içerisinde yazlıkta herkes birbirine aşina olmuştu. Çok az hane sonradan satılmıştı. Dolayısıyla sitenin huysuzu, yardımseveri, çalışkanı belliydi. Terzisi, tamirat bileni, doktoru vardı. Bayramlaşma günleri ve özel gün kutlamaları mütevazı bir şekilde düzenleniyordu. Hatta yazın başında kayısı ağaçlarından toplanılan kayısılarla reçeller, pestiller yapılıyor. Sonuna doğru ise domates salçası, tarhana ile kış hazırlığı yapılıyordu. Hanımlar birbirlerine tarif verip birlikte hazırlık yapıyorlardı.

Birde site toplantıları vardı. Çekişmeli geçebiliyordu. Burada Şevki beyinde Divan Başkanı olarak site yönetimde yer alması herkesin işine geliyordu. Hem usulünü, kuralları biliyordu. Hem de o otoriteyi sağlayabiliyordu. Kendisi de tecrübe ve bilgisini bu şekilde aktarabilmekten her zaman memnundu. Angarya işler site yönetimindeydi.

Onun için kendi tercihleri en doğru yaşam biçimiydi. Hep doğru yaptığına, en doğrusunu onun bildiğini düşünürdü.  Komşuları da yaşına ve bilgisine hürmeten onun direktiflerine sessiz kalabiliyorlardı.

Evler müstakil, iki katlı, arka ve önünde küçük bahçesi olan yan yana dizilmiş bloklar halindeydi. Çocuklar, torunlar için tam bir cennet gibiydi. Çocukları toprağa çime salan aileler rahat edebiliyorlardı.

Şevki bey her konuda haklı çıkmasıyla ün salmıştı. Komşularına da zaman zaman çıkışları oluyordu.

İlk hedefi çocuklar oluyordu. Sürekli müdahale ediyordu. Bazen fazla ses çıkarmalarına bazen bisiklet kullanma şekillerine kızıyordu. Hatta bir gün site kapısını açık bırakan çocuğun kulağını çektiği için annesiyle atışmışlardı. Annesi ‘Çocuğumun kulağını çekemezsiniz. Bir problem varsa bana söyleyin.’ diye bağırmıştı. Kendisi bir eğitim neferi şeklinde lafını esirgemiyordu.

Anne veya babaları da yürürken el hareketiyle yanına çağırıyor. 45 yasındaki kadına çocuğu gibi ayak üstü eğitmeye kalkıyordu. 'Bak kızım niye çocuğun peşinden bu kadar koşturuyorsun. Bırak kendi haline. Gel otur şuraya.' diyerek resmen alıkoyuyordu. Kadın kalkmaya kalkınca da müsaade etmeyecek kadar ileri gidebiliyordu.

Bir komşusu ile ağaçlar yüzünden kavga çıkartmıştı. ‘Düşen meyveleri niye toplamıyorsunuz?’ diye çıkışmıştı. Bir başladı mı da susmazdı. Meyvelerin cinsinden, çürüdüğü zamanki etkilerinden başlar. Bunların israf olmaması ile ilgili nutuk çeker. İnsanı rahatsız edecek boyutta ve yetersiz hissettirecek kadar devam ederdi.

Diğer komşusunun da balkonu onun istediği saatte yıkanmıyor diye sürekli ikaz ediyordu. Kadıncağız artık bezmişti. Şevki bey aksam üzeri oranın kuru olmasını istiyordu. Ama onların evindeki kalabalığın denizden geliş saatine göre temizlemek durumunda kalıyordu. Ama Şevki bey kendi düzenin, doğrularının dışında her hangi bir yaşam biçimi kabul edecek esneklikte kesinlikle değildi.

Uyumlu temiz giyinirdi. Usulünce davranmayı bilirdi. Bundan dolayı da insanlar uzun sure hürmet gösterebilmişlerdi. Ama esneyemiyordu. Bildiğinden şaşmaz başkasını dinleyemezdi.

Aynı zamanda malına çok düşkündü. Kolay kolay harcama yapmazdı. Plastik dış mekan masasının kırıklarını bile tamir ederdi. Bir kaç farklı yerinden yapıştırır. Atılacak kıvama geldiğinde bile atamazdı. En sonunda kullanılamayacağına ikna olsa bile bu sefer sitenin bir yerinde kullanılmasını sağlardı. Orada olduğunu da takip ederdi.

Tabi ki hayat ta ona göre hikâyeler getirmeye devam ediyordu.

Sitede artık herkes bakım yaptırmak durumunda kalıyordu. Zaman içinde yıpranan balkon taşlarını değiştiriyordu. Balkonu genişletenler, yüklük yaptıranlar, camekan, panjur taktıranlar vardı. 

Yanındaki komşusu da benzer bir tadilat yaptırmıştı. Balkonunu komple gri camlarla çevirmişti. Şevki Bey, birkaç sene evvel deniz manzarasını engelliyor diyerek komşusunun asmalarını bir güzel kırpmıştı. Ama şimdi manzarasının yarısı tamamen kapanmıştı. Durumdan son derece rahatsızdı.  Site içinde iyi anlaştığı bir adam vardı. Birlikte uzun uzun tavla oynarlardı. Onların yanındaki ev boşalınca oraya taşındı. Tüm siteye eski komşularının ne kadar kötü olduğunu anlatıyordu.

‘Oh be işte komşuluk budur.’ diyerek kararının doğruluğunu alenen beyan etmeye devam ediyor, yeni komşularını övüyordu. Ancak bu durum çokta uzun sürmedi. Bir seneye kalmadan arkadaşı vefat edince yapayalnız kalıverdi.

Gerçekten bütün problemler komşularla mı ilişkiliydi?

İnsan yapıp ettiğini karşılığını eninde sonunda alıyordu. İnsan varlıktayken kendini haklı gördükçe kaybediyordu. İlişki bağ kurabilmeyi gerektiriyordu. Aklına gelen her doğruyu söyleyerek insan kazanılmıyordu.

Ne yürüyüş yaptığı insan kalmıştı ne de sohbet edecek birileri... Kavga edebilecek birilerini bile bulamıyordu. İnsanlar uzaktan selam edip geçiyor, misafirlik içinse sürekli bahaneler bularak geçiştiriyorlardı. Kendi çocuk ve torunları da geçerken bir uğrayıveriyordu.

İnsanın marifetli olması insanı güçlü kılar. Bu güç insanı iletişimde çekici kılar. Ama o gücünle insanlara merhametli olabilmeyi de öğrenmek gerekir. İnsanlara faydalı olurken esneyebilmek, hoşgörülü olabilmek. Yani ilişkide ustalaşabilmek için karşılıklı fayda verebilmek gereklidir.

 


💧 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi ve Karar temalı blog

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, insanın amacını amaç edinmiştir. 
Hayatta mutlu ve başarılı olmak...

" İnsanoğlunun, yeryüzünde var olduğundan beri, en büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi. Aynadaki kişi..."  Yahya Hamurcu

Sakınmada Ustalık
Designer (Strateji Tasarımcılığı)

💧 

Yorumlar

  1. İnsanin en çok etkilendiği şeylerden biride merhamet gösterilmesi, elinden alma yetkisi varken yapmaması ve bi şans daha verilmesi, insanoğlu herseyi bi anda guzel yapamayabilir,yada bizim istediğimiz gibi yapamayabilir,kendimize nasil davranilsin istiyorsak karşımızdakine de oyle davranmak ilişkide ki bağı kuvvetlendirir

    YanıtlaSil
  2. İlişkilerimizde esnek olabilmek ilişkilerin sürdürülebilirliğini artırır. Kalın kaslarımız bizi ayakta sağlam tutar. Ama herşeyi kalin kaslarımızı kullanarak yapamayız. İşte bura da ince kaslarımız devreye girer.

    YanıtlaSil
  3. Bence kıvam çok önemli. Her şeyi kıvamında yapabilmek bir beceri gerekir ama yaş ilerledikçe insanların bu kıvama tutturması oldukça zorlaşır diye düşünüyorum gerek yaşın gerektirdiği esneklik duygusunun kaybolması gerekse de karakterden kaynaklı inatçılık bu kıvamın ayarının kaçmasına neden olur.

    YanıtlaSil
  4. Esneklik, tek yönlü diye düşünülür. Esasen esneklik iki yönlüdür; ayarı kaçırmadan esnek olabilen birisi zamanla bazı haller karşısında esneklik gösterilen kişi olur.
    Ideal yaşam tarzı gibi görünen davranış kalıplarının bazen kalıplara sığmadığını, hal dilinin konuşabilmesi için gerektiğinde durabilmeksizin önemini çok net gözler önüne seren güzel bir yazı. Teşekkür ederiz, emeği geçen herkese.

    YanıtlaSil
  5. Elinize sağlık keyifle okundu

    YanıtlaSil
  6. Esneklik ne kadar da önemli.. İnsanlara faydalı olurken esneyebilmek, hoşgörülü olabilmek. Emeğinize sağlık :)

    YanıtlaSil
  7. İnsan her zaman şeker tadında olsa bilse...

    YanıtlaSil
  8. İnsan zayıf yönlerini tanıdığında ilişkileri nasıl da güçleniyor... Teşekkürler

    YanıtlaSil
  9. İnsan zayıf yönlerini tanıdığında ilişkileri nasıl da güçleniyor... Teşekkürler

    YanıtlaSil
  10. Kaleminize sağlık💐 Ne güzel dets çıkarılabilecek detaylı bir öyküyü ele almışsınız. Marifet güçlendirir, insana kazandırır, ihtiyaç giderir. Ama merhamet yoksa marifetin gücün anlamı yok, ilişki bağ yok, elde var sıfır. 😔

    YanıtlaSil
  11. Hayatta her zaman esnek olmak gerekiyor neyin ne zaman kimin ya da karşımıza ne şekilde çıkacağı belli olmuyor

    YanıtlaSil
  12. Kaleminize sağlık..ileri yastaki albeni daha da bi önemi:)

    YanıtlaSil
  13. Şevki amca ya :( hem kendine hem insanlara yük yüklüyorsun. Azcık esnesen bal gibi amca olursun 🙂

    YanıtlaSil
  14. Ne kadar da tanıdık geldi...

    YanıtlaSil
  15. Ellerinize sağlık. Yazlıklardaki huysuz amcaları çok daha yakından tanımama sebep oldu 🙂 hemde onun açısından hayata bakabilmeme

    YanıtlaSil
  16. Fark edemediği çok yanı var insanın... Kaleminize sağlık :)

    YanıtlaSil
  17. İnsan güçlendikçe merhamet etmek zorlaşıyor, elinize sağlık 🌺

    YanıtlaSil

Yorum Gönder