Günlerdir düşünüyor düşünüyor, ama bir çözüme varamıyordu. “Keşke bir çizgi film karakteri olsaydım!” dedi içinden, hayat ne kolay olurdu. Çocukların her hafta keyifle izlediği, gündelik hayatın basit öğrenmelerinin olduğu bir dünya! Gerçek dünya öyle değildi, senden bir seçim yapmanı bekliyordu. Akın da şimdi bir kararın arifesindeydi; bundan sonraki hayatını belirleyecek o kararın… Ya son bir kere daha müdürü ile yaşadığı problemi konuşarak çözmeye çalışacak ya da çok sevdiği ve yıllarını verdiği işinden ayrılacaktı.
Türkiye’de restorasyon yapan sayılı firmalardan birinde mimardı Akın. Mezun olduktan sonra gözünü bu şirkette açmış, altı yıldır canla başla çalışmıştı. Bir yıldır da proje yöneticisiydi. Evet çok çalışıyorlardı, mesai de vardı ama işini sevince bunları göz ardı edebiliyordu. Bu firmada çalışmaktan, binaların tarihsel özelliklerini öğrenmekten, yıpranmış bu tarihi eserleri yeniden hayata kazandırmaktan keyif alıyordu.
Akın işini ne kadar seviyorsa, müdürüyle de o kadar problem yaşıyordu. Altı yıldır böyle değildi tabii ki ilişkileri. Ne olduysa terfiler verildikten sonra oldu… Ünvanlar değişince kurulması gereken ilişkiler de değişmişti ama Akın bu süreci yönetmekte oldukça zorlanıyordu. Müdürü Tanju bey ile bugüne kadar daha sınırlı iletişim ve ilişkisi var idi. Proje yöneticisi olduktan sonra daha yakından çalışmaya başladılar. Tanju beyin detaycı ve sert yönü ile daha yakından tanışmıştı.
Akın ne kadar rahat ve esnekse Tanju Bey o kadar kuralcı ve titiz ve düzenli idi. Bir projenin belirlenen tarihten önce bitmemesi ya da sunum dosyalarının beklenen detayda olmaması dünyanın sonuydu Tanju Bey için… Akın ise hayatın bu kadar stresle geçmeyeceğini düşünüyordu. “Bir proje 1-2 hafta geç teslim edilsin, ne olur ki sanki? Bir projenin de dosyaları eksik kalsın, arşivimizde olmasın, ne kaybederiz ki?” diye düşünüyordu. Çünkü bugüne kadar projenin geç teslim edilmesinden ya da eksik arşiv olmasından kaynaklanan problemin sorumluluğunu almamıştı üzerine.
Bu yüzden sürekli çatışıyorlardı Tanju Bey ile. Akın için önemli olan o işi güzel ve keyifli yapmakken, Tanju Bey ne kadar düzenli, kurallarına uygun ve detayda yapılıp yapılmadığına bakıyordu. “İster keyifli çalış ister çalışma, o iş son teslim tarihine kadar çoktan bitmeli” diyordu. Bu da Akın’ın keyfini kaçırıyor, işinden soğutuyordu.
İşte şimdi bir karar verme vaktiydi: bu ilişkiyi yönetmenin bir yolu var mıydı, yoksa yeni bir başlangıcın zamanı mı gelmişti? İnsan buna nasıl karar verirdi ki? Ya ayrılmak yanlış bir kararsa? Kaçmaksa? Kalmalıydı o zaman… Ama ya kalmak kendini gereksiz mutsuz etmekse? “Belki de yanlış yere odaklanıyorum.” diye düşündü. Tanju Bey’in yaptıklarına o kadar takılmıştı ki, kendisini göremez olmuştu. Evet O zor bir insandı, ama kime göre zordu? Akın’a göre. Oysa projedeki ekip arkadaşı Cemre’ye göre tam tersi, iş disiplininden dolayı çalışılması çok konforlu bir insandı. Cemre için problem olmuyor ise ben neyi fark edemiyorum diye düşünüyordu. Öyle ya Tanju Bey ile anlaşmanın illaki bir yolu vardı ki altında senelerdir onlarca insan çalışabiliyordu. O zaman şimdi iğneyi kendisine batırmanın vaktiydi. Biraz zaman almıştı ama Akın sonunda. farkı fark etmeye yavaş yavaş başladı. “İkimizin de farklı kişilik özellikleri var, o zaman ben de Tanju Bey’in olumlu yönlerini görebilirim.” dedi. Şimdiden omzunda bir hafifleme hissetti.
İnsanların farklılıkları aslında zenginlikleriydi. Problemini henüz çözememişti ama en azından nasıl çözeceğini fark etmenin verdiği huzurla, uzun zamandır uyumadığı kadar derin bir uykuya daldı.
İnsan kaçar ama aslında kaçtığı hep kendisidir. Bu şirketteki Tanju Bey, başka bir şirkette Selen Hanım olur. Çünkü hayat bize gönderdiği insanlarla bir mesaj vermeye çalışır. İnsan alması gereken mesajı almazsa, insanlar yer değiştirse bile olaylar değişmiyordu.
💧
Deneyimsel Tasarım Öğretisi ve Karar temalı blog
Deneyimsel Tasarım Öğretisi, insanın amacını amaç edinmiştir.
Hayatta mutlu ve başarılı olmak...
Deneyimsel Tasarım Öğretisi ve Karar temalı blog
Deneyimsel Tasarım Öğretisi, insanın amacını amaç edinmiştir.
Hayatta mutlu ve başarılı olmak...
Tam isabet bir konu:) insanlar sadece bunu bilseler ne çok çatışma son bulurdu…
YanıtlaSilİnsan genelde problemin çözümünü dış dünyada arıyor, kaçtıkça kaçıyor. Hiç kendiyle ilgili bir şey olabileceğini konduramıyor. Başka yere gittiğinde benzer tiplerle karşılaşınca bir şeyleri yanlış çözmeye çalıştığını farkedebiliyor. Kaleminize sağlık:)
YanıtlaSilElinize sağlık. Matematik problemini çözdükçe daha zorunu çözebilir hala geliyoruz, çözmedikçe daha büyütüyoruz. Halının altına süpürerek büyüttüğümüz gibi… Karşımıza çıkan problemin, olayların, insanların bizi güçlendirmek için geldiğini bilmek çok büyük bir konfor. Bizi güçlendirecek zenginleştirecek bu problemler ve farklılıklardır oysa. Çok teşekkürler💐
YanıtlaSilHayat sadece insanlarla değil bazen bir blog yazısıyla da mesaj gönderebiliyormuş. İrdeleyen idrak eden yerlerinize sağlık.
YanıtlaSilİnsanı tanımadığım da sınavda kaçırdığım,o matematik sorusu gibi...
YanıtlaSilMeğer ne kolaymış...
Problemlerden kaçarak kurtulmaya çalışmışız ve hep daha fazlasıyla geldi.. oysa ki insanlar bize bi mesaj vermeye çalışır..
YanıtlaSilAkın sürekli kontrol edemeyeceği dış dünyayı suçlayarak problemini daha da içinden çıkılmaz bir hale sokabilirdi. Demek ki doğru soruları sormak ''diğeri anlaşıyorken neden ben anlaşamıyor olabilirim?'' diye gerçekten merak etmek insana çözümü bulduruyor. Kendisiyle ilgili hiç fark etmediği şeyi fark edebiliyor insan. Öğretenlere sonsuz teşekkürler! :)
YanıtlaSilİnsanın olduğu her yerde yaşanılan bir problemin çözümünün altını çizmişsiniz. Kaleminize sağlık. Nazik
YanıtlaSilİnsanlar probleminin çözümünü hep başkalarında arar durur. Ama en gerçek çözümü aynadaki kişidir...
YanıtlaSilİş hayatında yaşadıklarımı şimdi anlamlandırabiliyorum. Heeee.
YanıtlaSilSen Değişirsen Dünyan Değişir.
YanıtlaSilBazen zihnimizde defalarca sorup cevap bulamadığımız anlamlandıramadığımız ilişkiler olaylar yaşıyoruz haftalarca sürüyor.bir yazı bize 2-3 dk da anlamlı hale getiriyor.farkındalık onaylanmışlık insanı tatmin edip rahatlatıyor
YanıtlaSilHep neden beni bulur bu tipler deriz..üst üste gelir bazen o tarzdaki insanlar hayatımıza halbuki sınavımızı vermemiz gereken zamanı veya olaylardan hep kaçmışısızdır,vermemiz gerekn sınavı sınanamayı geciktirmemek en iyisi.sevgiler
YanıtlaSilMerak edip, düşündüğümüzde aslında cevabın da senin gözünün önünde olmuş olması ...
YanıtlaSilNe kadar da hayatın içinden ve öğretici diğer yazılarınız gibi... Kaleminize sağlık:)
YanıtlaSilAkın bir kim kimdir seminerine mi katılsan acaba 😃 bence çok rahatlayacaksın
YanıtlaSilGerçekten öyle ya
YanıtlaSil